BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) küresel sistemde yükselen güçlerin sesi olma iddiasıyla ortaya çıkan ve özellikle Küresel Güney’in taleplerine dikkat çekmeyi amaçlayan önemli bir platformdur. Ancak bu yapının halen tam anlamıyla kurumsal bir uluslararası örgüt olmadığı açıkça görülmektedir. Zira BRICS’in sabit bir genel merkezi, daimi bir genel sekreteri, bağlayıcı bir kurucu anlaşması ya da netleşmiş karar alma mekanizmaları bulunmamaktadır.
Devletlerin güvenlik politikaları, yalnızca mevcut tehditlere karşı alınan önlemlerle değil, tehditleri nasıl tanımladıkları ve bu tehditleri ne ölçüde tarihsel, ideolojik ya da stratejik olarak kurguladıklarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda İsrail, güvenlik doktrinleri açısından istisnai bir örnek teşkil eder.

Türkiye'nin Yeni Çok Boyutlu Dış Politikası

Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı ve farklı coğrafyalar ve güç blokları ile siyasi/diplomatik, ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkilerini geliştirmeyi amaçlayan iddialı dış politikasına yönelik özellikle Batı dünyasında ciddi eleştiriler bulunmaktadır. Bu eleştiriler, Türkiye’nin köklü dış politika birikimi ve güçlü devlet geleneğinin yansıması olan bu yeni politikayı daha çok lider düzeyinde ve kişisel tercihlerin bir sonucu olarak algılamaktan kaynaklanmaktadır.
Savunma sanayi, ulusal güvenlik ve stratejik bağımsızlık açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu sektörün etkinliği, teknolojik yenilikler ve Ar-Ge yatırımları ile doğrudan ilişkilidir. Ar-Ge faaliyetleri, savunma sistemlerinin ve teknolojilerinin yenilenmesi ve geliştirilmesiyle hem savunma yeteneklerini artırmakta hem de stratejik avantajlar sunmaktadır.
Dijital finansın hızla gelişmesi, finansal hizmetlere erişim yöntemlerinde önemli dönüşümler meydana getirirken, bu büyümenin çevresel sonuçlarıyla ilgili yeni tartışmalara da zemin hazırlamıştır. Finansal sistemdeki dijitalleşme, operasyonel verimliliği artırma ve maliyetleri düşürme gibi avantajlar sunarken, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda bu teknolojilerin çevre dostu uygulamalarla nasıl entegre edilebileceği önemli bir araştırma konusu haline gelmiştir.
Dijital finansın hızla gelişmesi, finansal hizmetlere erişim yöntemlerinde önemli dönüşümler meydana getirirken, bu büyümenin çevresel sonuçlarıyla ilgili yeni tartışmalara da zemin hazırlamıştır. Finansal sistemdeki dijitalleşme, operasyonel verimliliği artırma ve maliyetleri düşürme gibi avantajlar sunarken, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda bu teknolojilerin çevre dostu uygulamalarla nasıl entegre edilebileceği önemli bir araştırma konusu haline gelmiştir.
Pekin'de bulunan İsrail Araştırmaları Merkezi'nin kurucu direktörü Zhu Zhaoyi’nin Caijing’de yayınlanan "İsrail-İran çatışması ve sonuçları üzerine bir projeksiyon" başlıklı yazısı İsrail-İran savaşı bağlamında Çin’in izlemesi gereken stratejiyi tartışıyor. Zhu, Çin’in bu dönemde “ateşin üzerine gitmeden” büyük güç rolünde soğukkanlı bir dengeleyici olarak hareket etmesi gerektiğini belirtiyor.
Yüzyılın başından beri ABD, Hindistan'ın büyük bir güç olarak yükselmesine yardımcı etmeye çalışmıştır. George W. Bush'un başkanlığında Washington, Yeni Delhi ile ülkenin tartışmalı nükleer silah geliştirme çalışmalarına rağmen Hindistan'ın sivil nükleer programını destekleyen büyük bir anlaşmayı kabul etti. Obama yönetimi altında ABD ve Hindistan, Hindistan'ın askeri yeteneklerini artırmayı ve güç projeksiyonu yapmasına yardımcı olmayı amaçlayan savunma sanayi işbirliğine başladı.
Bu çalışmanın temel amacı Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin tarihsel süreç içerisinde nasıl sorunsallaştığı ve bu sorunların stratejik iş birliğine dönüşebilme potansiyelini incelemektir. Uluslararası ilişkiler teorilerinden olan “tutsak ikilemi” iki ülke arasındaki ilişkilerin iş birliği yapılması, karşılıklı güven sağlanması durumunda her iki ülkenin kazançlı çıkacağı aksi halde olumsuz sonuçların ortaya çıkacağı durumunu nitelemektedir.
İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar yalnızca askerî operasyonlar olarak değil, aynı zamanda hedef aldığı devletin siyasal rejimiyle doğrudan ilişkili stratejik hamleler olarak da okunmalıdır. İran’daki otoriter ve teokratik yapı, hem içeride halk desteğinden yoksun bir rejim yaratmış hem de dış müdahalelere karşı savunma kapasitesini zayıflatmıştır.
13 Haziran 2025 tarihinden bu yana İsrail İran savaşı, hava vasıtaları ile devam ediyor. Savaşın nedenleri arasında Büyük İsrail Projesi, İran’ın nükleer silaha sahip olmasını önlemek, İran’da rejim değişikliğini sağlamak gibi rasyonel olmayan nedenler öne çıkıyor. Sabahtan akşama kadar televizyonlarda İran’ın istihbarat ve askeri yönetim zafiyetlerinden, ABD destekli İsrail’in başarılarından bahsediliyor. Bunlar ABD’nin asıl küresel jeopolitik amacını ortaya koyamıyor.
Yapay zeka (AI), blok zincir ve nesnelerin interneti (IoT) gibi yeni teknolojilerin sistemlere entegre edilmesi ve kullanılması anlamına gelen dijitalleşme; günümüzde emniyeti, verimliliği ve sürdürülebilirliği artırmanın temel yapı taşı haline gelmiştir. Denizcilik sektöründe dijitalleşme, operasyonları kolaylaştırmak ve karar verme süreçlerini geliştirmek için teknoloji odaklı çözümlerin benimsenmesini kapsar.
İsrail'in, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyesi olan İran'a yönelik ani saldırısı ve sonrasında İran'ın kuvvetli mukabelesi tam ölçekli bir bölgesel savaşa dönüşme riski taşırken gözler İran'ın yanında durmaya özen gösteren Çin'e çevrilmiş durumda.
İsrail’in bugün sabah İran’a yaptığı saldırılar, Batının savaş anlayışının ve genel olarak istihbarat doktrin ve uygulamalarında gelinen aşamanın son örneğini oluşturuyor. Bunlara Batılı diyoruz çünkü bu çalışmalar başta ABD olmak üzere pek çok NATO ülkesi ve İsrail ile işbirliği içinde geliştirilen ve içinde pek çok askeri/istihbarat teşkilatı ve özel şirketin bulunduğu projelerin ürünü.

NATO’nun Kuantum Sıçraması ve Churchill

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Chatham House isimli “düşünce merkezi”nde yaptığı "Daha İyi Bir NATO İnşa Etmek" başlıklı konuşma sıradan bir beyandan ziyade Churchill’in 1936 yılında Avam Kamarasında yaptığı konuşmayı akla getirdi: “Savunmamızı düzene sokacak zamanımız olacak mı yoksa artık çok mu geç?”
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin üzerinden dört yıl geçti. Kabil Havalimanı’ndaki kaos hâlâ hafızalarda taze: Askeri uçağın ardından koşan kalabalıklar, iniş takımlarına tutunan bedenler, her havalanan uçakta bir umudu yitiren insanlar… O günleri izleyen dünya ise çoktan başka gündemlere yöneldi. Ama Afganistan, hâlâ aynı coğrafyada, aynı kaderin içinde dönüp duruyor.
Türkiye’nin küresel yapay zeka (YZ) yönetişiminde belirleyici bir orta büyüklükte güç olarak ortaya çıkışı, potansiyeline ve yönetişim kapasitesinin stratejik olarak harekete geçirilmesine bağlıdır. Bu makalenin ikinci bölümü, Türkiye’nin teknik yetkinlikler, dış politika mimarisi, veri egemenliği girişimleri ve genç insan kaynakları gibi avantajlarını küresel etkiye nasıl dönüştürebileceğini göstermektedir.
Planlı ekonomi, Marksist düşüncenin en temel yapı taşlarından biri olarak tarih boyunca tartışılagelmiştir. Üretim araçlarının kolektif mülkiyeti, bireysel kâr amacının yerine toplumsal ihtiyaçların geçirilmesi ve kaynakların merkezi bir sistem tarafından yönetilmesi gibi ilkeler, kapitalist sistemin doğurduğu eşitsizliklere karşı güçlü bir çözüm alternatifi olarak sunulmuştur.
İnsanoğlunun tarihsel serüveni, “özgürlük/güvenlik sarkacı”ndaki gel-gitler etrafında şekillenmiştir. Çağımızda İnsan ve Toplum Bilimleri “güvenlik” temasını giderek daha bütüncül bir perspektifte değerlendirmeye başlamışlardır. Çünkü; 21. yüzyılda Küresel(leşen) Toplum’a yönelik tehditler çoğalmış ve çeşitlenmiştir. Bu tehditlerin/risklerin başında da “gıda güvenliği”ne yönelik süreçler yer almaktadır.
Körfez bölgesinin ve Körfez ülkelerinin son çeyrek yüzyıldaki ekonomik gelişimi dikkat çekici olmuştur. Körfez ülkeleri, tanınmış Avrupa markalarını (örneğin Premier Lig’deki futbol kulüpleri veya şu anki 2025 UEFA Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Paris Saint Germain gibi büyük şirketler) satın alan büyük yatırımcılara dönüşmüştür. Enerji gelirleri bu büyümeyi adeta ateşlemiştir.

Hipersonik Uçuş Ve Yapay Zeka Hava Muharebeleri

Son zamanlarda, iki ABD savunma teknolojisi girişiminin (Hermeus ve Anduril) önümüzdeki yıllarda otonom uçuş yeteneklerine katkıda bulunacak önemli ilerlemeler kaydettiği ortaya çıktı. Bu yetenekler, yapay zekâ ile tamamlanan daha hızlı askeri havacılık yeteneklerine giden yolu açacak.

Rusya’nın Geleceği

Tarihi olarak büyük güçlerin Rus coğrafyasına kara saldırısı için çıkış bölgesi, Ukrayna’nın batısından Romanya’ya kavis yapan Karpatların kuzeyinde kalan Almanya’nın doğusundaki Kuzey Avrupa Düzlüğü olmuştur. Coğrafi olarak dünyanın en büyük ülkesi olmasına karşın bugünkü Rusya, stratejik derinliğini ve küresel çıkarlarını sağlaması için güvenli sınırlara ve çıkış koridorlarına sahip değildir.
Köprü Diplomasisinden Belirleyici Güce: Orta Güçlerin Yapay Zeka Jeopolitiğinde Yükselişi Yapay Zeka küresel güç paradigmalarını yeniden şekillendiriyor. Türkiye demografik yapısının avantajıyla, teknolojik kapasitelerini genişleterek ve eşsiz jeopolitik konumu ile diplomatik pozisyonunu güçlendirerek stratejik orta seviye güç olarak ortaya çıkabilir. Türkiye Yapay Zeka güvenliğini geliştirebilir, ahlaki yönetim çerçevesini destekleyebilir ve bölgesel normatif ayrımlara köprü kurabilir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2811 ) Etkinlik ( 228 )
Alanlar
TASAM Afrika 80 654
TASAM Asya 100 1131
TASAM Avrupa 23 659
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 300
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1413 ) Etkinlik ( 56 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 25 628
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 191
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1307 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 521
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2065 ) Etkinlik ( 84 )
Alanlar
TASAM Türkiye 84 2065
OSZAR »